Gazze…
Bir toprak parçası değil yalnızca, bir kalp gibi atıyor dünyanın en derin yerinde.
Her patlama, bir annenin karnında susmuş bir bebek gibi yankılanıyor insanlığın içinde.
Ve biz izliyoruz…
Ekranlardan, haberlerden, sadece izliyoruz. Vicdanlarımızın sınırına kadar yaklaşıp sonra geri çekiliyoruz. Ama orada, toprak üstü değil;
Toprak altı hayatlar yaşanıyor.
Küçük eller, oyuncak yerine enkaz taşlarını tutuyor.
Bir annenin sesi, çocuğunu susturmak için değil;
Allah’a “Dayanamıyorum artık” demek için yükseliyor.
Biz ne zaman bu kadar alıştık çocuk ölümlerine? Ne zaman “tarafsızlık” maskesiyle adaletsizliğe susmayı öğrendik? Gazze yanarken, dünyanın geri kalanı karanlığa biraz daha gömülüyor.
Çünkü orada sönen her bir can, aslında hepimizin vicdanından kopuyor. Mazlumun gözyaşı akarken, yeryüzü biraz daha insanlığını kaybediyor. Ama hâlâ bir umut var: Yazanlar var. Gören, duyan, susmayan insanlar var. Ve bir gün bu yazılanlar, karanlığın içinden bir ışık gibi yükselirse o ışık, belki bir çocuğun yeniden gökyüzüne bakmasını sağlar. Yeter ki susmayalım. Konuşamıyorsak yazalım , yazamıyorsak ellerimizi açıp insanlığın sevgiyle dolması savaşların zulümlerin bitmesi için dua edelim…
Bir Yorum Bırakın