Çocuklara Umut Olacaktık, Beklemeye Alındık
Bir çocukla göz göze geldiğinde, içinde bir dünya değişir ya insanın… Biz o dünyayı güzelleştirmek için yola çıktık. Kitaplara sarıldık, ideallere tutunduk. Hepimiz, bir gün bir sınıfa gireceğiz, tahta başında çocuklara dokunacağız diye hayal kurduk.
Ama bu ülkede öğretmen olmanın, sadece sevmekle, inanmakla olmadığını çok geç anladık.
Sınavları geçtik. Diplomalara sarıldık. Yetmedi.
Mülakatlarda sustuk, torpilleri izledik. Yine olmadı.
Yıllarca direndik. Belki bu yıl, belki bir gün diye… Ama günler geçtikçe umut değil, yılgınlık birikti içimizde.
Atama beklemek sadece bir prosedür değil; hayattan, geçimden, gelecekten uzak kalmak demek.
Kiminin KPSS puanı yüksek ama mülakat sistemiyle elenmiş,
Kimi yıllardır bekliyor ama hâlâ adı yok listelerde.
Kimi atanmış ama sözleşmeli, her an her şey değişebilir.
Kimi çoktan başka bir işte çalışmak zorunda kalmış; ama hâlâ içinde bir çocuk sesi yankılanıyor: “Öğretmenim…”
Ve biz bu ülkede hâlâ şunu duyuyoruz:
“Öğretmen açığı var ama atama yok.”
Öğretmen açığı var.
Ama çocuklara umut olacak insanlar sistemde beklemeye alınmış.
Geçinemeyen, kira ödeyemeyen, ailesine yük olmak istemeyen binlerce genç öğretmen adayı var bu ülkede. Onlara ayrılan pay; birkaç müjde, biraz sabır ve çokça sessizlik.
Sınıfa girmeden tükenen, öğrencisi olmadan kendini eksik hisseden bir meslek grubu olduk.
Çünkü biz bu ülkenin en sahici hayal kuranlarıydık. Ama hayallerimiz artık “norm kadro fazlası” görünüyor.
Evet, biz çocuklara umut olacaktık. Ama biz, beklemeye alındık.
Bir Yorum Bırakın