Uzun yıllardır bu topraklarda yankılanan çatışma sesleri, sadece dağlarda değil, şehirlerde, evlerde, annelerin yüreğinde, çocukların gözlerinde derin izler bıraktı. Terörle geçen on yıllar, sayısız hayatı söndürdü, aileleri bölüp umutları eksiltti. Ve şimdi, 12 Mayıs 2025’te açıklanan PKK’nın fesih kararıyla birlikte, belki de ilk kez bu kadar ciddi bir “suskunluk ihtimali” belirdi ufukta.
Bu açıklama, her ne kadar bir kısmımız için temkinli bir umut taşısa da, bazıları için hâlâ inandırıcılıktan uzak olabilir. Çünkü geçmişte verilen sözlerin boşa çıktığına, durdurulamayan acılara hep birlikte tanıklık ettik. Yine de, barış adına atılan her adım, bir annenin kalbinin daha az sızlamasına, bir çocuğun geleceğe daha güvenle bakmasına vesile olabilir.
Ben bir anneyim. Ve bu ülkenin birçok kadını gibi, sadece kendi çocuğum için değil, her çocuğun huzur içinde büyümesini istiyorum. Silahların değil, kelimelerin konuştuğu; korkunun değil, umudun hakim olduğu bir ülke hayal ediyorum.
⸻
Barışın Bedeli mi, Hesabı mı?
Bu açıklamayı okuduğumda içimde bir karışıklık oldu. Bir yanım “nihayet” dedi; silahların susacağı, çocukların savaşın gölgesinden uzak büyüyeceği bir ülkeye uyanmak umut vericiydi. Ama diğer yanım sorguladı: Neden şimdi? Ne değişti? Bu açıklamanın karşılığında ne verildi, ya da ne vadedildi?
Çünkü bu coğrafyada hiçbir şey durduk yere olmaz. Hele ki yıllardır silahlı mücadele yürüten bir örgütün, birdenbire “çekiliyoruz” demesi sadece bir iyi niyet göstergesi midir, yoksa görünmeyen bir masada yapılan pazarlıkların sonucu mu? Bu soruların cevabı henüz net değil. Ama bildiğim bir şey var: Kalıcı barış, gizli kapılar ardında değil, halkın gözleri önünde, şeffaf ve adil süreçlerle kurulursa ancak anlamlı olur.
⸻
Gerçek Barış, Görünmeyen Masalarda Değil, Görülen Yüzlerde Başlar
Şimdi herkesin aklında aynı soru var: Bu açıklama bir dönüm noktası mı, yoksa yine unutulup gidecek bir hamle mi? Zaman gösterecek. Ama bizler, anneler, öğretmenler, işçiler, sanatçılar, yani bu ülkenin gerçek sahipleri; barışın sadece sözle değil, eylemle, adaletle, yüzleşmeyle mümkün olacağını biliyoruz.
Bu süreçte en büyük görev, her kesimden insanın sesi olmaya devam etmek. Çünkü barışı kurmak, sadece silahları bırakmakla değil, aynı zamanda toplumsal hafızayı onarmakla, travmalarla yüzleşmekle, adaletin tesis edilmesiyle mümkündür.
Ben bir anne olarak, bir yurttaş olarak, çocuklarımıza barışın bir hayal değil, yaşanabilir bir gerçek olduğunu göstermek istiyorum. Ve biliyorum ki bu hayal, hep birlikte yazacağımız bir geleceğe dönüşebilir.
Bir Yorum Bırakın