Özgürlüğü bir kalkan gibi kullanarak her hakareti meşrulaştırmaya çalışan bir zihniyet var karşımızda. Onların dünyasında inanç, bir alay konusu; kutsal, bir karikatürden ibaret. Leman dergisinde yayımlanan ve Hz. Muhammed’e dil uzatan o karikatür, bu zihniyetin nasıl sefil bir ahlak zeminine yaslandığını gözler önüne serdi.
Kimse kendini kandırmasın: Bu yapılan cesaret değil, düşkünlük. Eleştiri değil, nefret. Mizah değil, tahrik. Yüzlerce yıldır milyonlarca insanın gönlünde, dilinde, hayatında mukaddes olan bir ismi hoyratça çiğneyip sonra da “ifade özgürlüğü”ne sığınmak ancak ilkesizliğin eseridir.
Kutsala hakaret etmek, toplumsal barışı dinamitlemekten başka bir işe yaramaz. Çünkü inanç, insanın en mahrem kalesidir. Kimsenin inancına mecbur değilsiniz. Ama saygı duymuyorsanız bile susmayı bilmelisiniz. Zira özgürlük, başkasının kalbine çamur sıçratmak değildir. Sınır tanımaz bir şımarıklığın rezil perdesi ardında saklanmak hiç değildir.
Bugün peygamber efendimize hakaret edenler, yarın başka bir inancın kutsalını alaya alır. Çünkü bu bir nefret alışkanlığıdır. Bir toplumun ortak vicdanına, köklerine, değerlerine düşmanlık üretmekten medet uman kirli bir alışkanlık… Ve ne yazık ki bu alışkanlığı “ilericilik” diye pazarlayanlar da az değil.
Her hakaretin sanat sayıldığı bir yerde, ahlak çöker. Her terbiyesizlik eleştiri sanıldığında, kalpler katılaşır. Özgürlük, saygıyla büyür; kinle değil. Kim ne derse desin, peygamber efendimize hakaret etmek özgürlük değil, apaçık bir çürümüşlüktür.
Ve bu çürümüşlüğe susmak, ona ortak olmaktır.
Bir Yorum Bırakın