Bazen bir gencin gözlerinde fark ederiz o sessiz çığlığı…
Birilerinin “biraz kilo versen daha güzel olursun” sözü, sosyal medyada karşılaştırıldığı o mükemmel vücutlar, moda dünyasının dar kalıpları… Hepsi birer görünmez diken gibi saplanır yüreklerine. Sonra yemek korkuya dönüşür. Ayna düşmana. Ve hayat bir savaş alanına…
Geçtiğimiz gün, bir genç kadın daha bu sessiz savaşta yenildi. Nihal Candan, anoreksiya nervoza ile olan zorlu mücadelesini kaybetti. Bu ölüm bir rakam değil; hepimize bir uyarı, bir ayna. Çünkü belki de onu inciten ilk cümleleri bir öğretmen, bir arkadaş ya da bir yabancı fısıldamıştı kulağına.
Peki biz bu çocuklara ne öğretiyoruz?
Zayıf olmanın güçlü olmak olduğunu mu? İncelmenin değer görmek demek olduğunu mu? İyi insan, güzel kalp, sağlam zihin yerine “fit vücut” övülen bir çağda büyüyorlar.
Onlara yeniden öğretmeliyiz.
Aynanın değil, ruhun aynasının esas olduğunu…
Gülüşün cilt pürüzlerinden daha çok ışık yaydığını…
Kilonun değil, omuzlarında taşıdığın iyiliğin seni hafiflettiğini…
Anne babalara, öğretmenlere, dostlara düşen görev büyük:
• Sözlerimizi ölçmeliyiz.
• Beden değil, zihin ve kalp sağlığını öncelemeliyiz.
• Onları sadece dış görünüşleriyle tanımlamaktan vazgeçmeliyiz.
• Sosyal medyada gerçek dışı güzellik standartlarının zehirini anlatmalıyız.
Bir genç daha kaybetmeyelim.
Bir genç kız daha aynaya küsmesin.
Bir genç erkek daha kas oranıyla değer görmeye çalışmasın.
Güzellik; kilo değil, özgüvendir.
Cilt değil, neşedir.
Boy değil, ruhun derinliğidir.
Belki de her sabah onlara bunu söylemek yeter:
“Sen, olduğun halinle değerlisin.”
Bir Yorum Bırakın