Her yıl 5 Mayıs gecesi kutlanan Hıdırellez, Türk dünyasında ve Orta Doğu’nun pek çok yerinde baharın gelişi, doğanın uyanışı ve bereketin habercisi olarak kabul edilir. Rivayete göre Hızır ve İlyas peygamberlerin yeryüzünde buluştuğu bu özel gün, bolluk, sağlık ve dileklerin kabulü için yüzyıllardır çeşitli ritüellerle kutlanır. Gül dallarına bağlanan niyet kâğıtları, ateş üzerinden atlamalar, toprağa çizilen ev figürleri ve en çok da suya fısıldanan dilekler…
Ama Hıdırellez, yalnızca bir gelenek değil; aynı zamanda bir hatıradır. Çocukluğumun en heyecanlı gecelerinden biri olurdu bu özel zamanlar…
Her yıl 5 Mayıs akşamı akrabalarımızla bir araya gelirdik. Büyükler hazırlık yaparken biz çocuklar sabırsızlıkla dere kenarına inmeyi beklerdik. Annemler, teyzemler niyetlerini küçük kâğıtlara yazar, dereye bırakırlardı. Biz çocuklar ise o kâğıtları suyun üzerinde yakalayıp okumaya çalışırdık. Kim ne dilemiş, kim kimin ismini yazmış… Gizli sırları keşfetmenin heyecanıyla karışık bir neşe olurdu içimizde.
O zamanlar dileklerin gerçekten gerçekleşeceğine inanırdım. Belki de hala inanıyorum… Çünkü Hıdırellez, yalnızca toprağın ve suyun değil, insanın da yeniden yeşerdiği bir zaman. Umutların suya karışıp evrene fısıldandığı bir gece.
Şimdi aynı heyecanı kendi oğlum Uras’la yaşamak istiyorum. Belki bir dere kenarında, belki bir gül ağacının dibinde… Ona dilek dilemeyi, hayal kurmayı ve umut etmeyi öğretmek istiyorum. Çünkü Hıdırellez sadece bir gelenek değil, kuşaktan kuşağa aktarılan içsel bir yenilenme.
⸻
…Ve Son Olarak Bir Dilek:
Bu Hıdırellez gecesi, kalbimizden geçen her dilek suya karışıp evrene ulaşsın.
Hızır uğrasın evlerimize; bolluk, sağlık, huzur ve umut getirsin.
Toprağın bereketi, suyun şifası, ateşin arındırıcı gücü üzerimizde olsun.
Ve çocuklarımız, bizim dileklerimizi taşıyan yeni bir umudun habercisi olsun…
Bir Yorum Bırakın