Dünyada güzel bilinen ve rağbet gören, Hubb-u cah denilen Şöhret düşkünlüğü,
şan şeref perdesi altında İnsanların teveccühünü kazanmak,
nazarları kendine celb etmekle enaniyetini okşamak
ve nefs-i emareye bir makam vermektir ki,
bilinen aksine; en büyük ruhsal hastalıklardan biridir…
Bu hastalığın neticesi ikiyüzlülük,
eğotisim denilen, insanın kendisini başka insanlara beğendirmeğe çabasıdır.
Benlik, enaniyet ve hodfuruşluk hastalığından insan ancak ihlâs sırrı ile kurtulabilir.
Dermanı ilacı ihlâstır!..
İhlâs, rıza-yı İlâhî ile bu duyguları şahs-ı manevî havuzunda eriterek
ve ben yerine bizi hâkim kılarak netice alır.
Ayrıca Bediüzzaman imanın bir meselesinin değil benlik,
enaniyete dünya saltanatına dahi değişilmeyeceğini belirterek,
imanın önemini nazara verir.
Üstad Hazretleri savaşta bile Kur’ân’a hizmeti ihmal etmemiş,
maddî vücudunu ruhunun kurtulması için feda ederek
Molla Hamid’e Pasinler Cephesinde
savaş meydanında İşarat-ül İ’caz tefsirini yazdırmıştır.
Söylediklerini fiilen tasdik etmiştir.
Belki,” Risale-i Nur şakirtlerinin kalbi, aklı, ruhu
böyle aşağı, zararlı, süflî şeylere tenezzül etmez.
Fakat herkeste nefs-i emmâre bulunur.
Bazı da hissiyat-ı nefsiye damarlara ilişir,
bir derece hükmünü kalb, akıl ve ruha rağmen tesirini gösterir.”
(21.lem’a)
Bu konuda, kalb ve ruh ve akıl doğrudan devrede olmayabilir…
Risale-i Nur’un verdiği tesire binaen tahkiki iman dersleri bir
derece bunları koruyabilir…
Fakat nefis ve hevâ ve his ve vehim bazan aldatıyorlar.
Onun için bazan şiddetli ikaz olunabilir..
Bu şiddet, nefis ve hevâ ve his ve vehme
–nefsin veya şeytanın vesveselerine –
bakıyor; ihtiyatlı tedbirli davranmak gerek.
Haliyle - kardeşlik makamı şeyhlik makamına göre daha geniş bir makam oluyor.
Faraza yeryüzünde herkes Nur talebesi olsa, bu makam hepsini içine alır.
Çünkü esas olan kardeşliktir, her hangi bir rekabet,
yer darlığı ve yarış söz konusu değildir.
Risale-i Nur mesleği öyle bir meslektir ki,
her kesimden ve her meslek grubundan talebesi var.
Bu eserleri okuyan herkes istidat ve kabiliyeti nispetinde ondan istifade eder
ve imanını inkişaf ettirir.
şeyhlik ve mürşitlik tavrı olmaz.
Uhuvvet düsturları hususunda her nur talebesi müsavidir;
ama ihlas, sebat, sadakat, takva, fazilet, hizmet ve istidat noktasında herkes farklıdır.
Kimisi on, kimisi yüz kimisi de bin kuvvetindedir.
Zira her nur talebesinin bir hususi isim veya sıfat da özel bir makamı vardır…
Rekabete lüzum yoktur.
Bir Yorum Bırakın